20 Kasım 2007 Salı

Pazarlama Bir Oyun mudur? Fiyatlandırma'ya farklı bir bakış..

Maalesef değildir, keşke olsaydı o zaman hataların sonuçları bu kadar ağır olmazdı. Pazarlama bir oyun olmadığı gibi, iş dünyası da eğlencemiz değil. Pazarlamanın sadece, renkli dünyaları olan reklamlar, ajanslar, konkurlar ve lansman sunumlarından ibaret olmadığını da unutmayalım. "Marketing Hype" son zamanlarda en çok korkulan kavramlardan biri. Kaba bir tabir ile "Gaza Gelinmiş Pazarlama" olarak çevrilebilir. Yeni bir ürünü ya da hizmeti piyasaya verirken o meşhur FİYATLANDIRMA sürecinde biraz fazla gaza gelen pazarlamacılar, birer iyi dilek temennisi ile, fiyatları biraz yukarıdan koyma eğiliminde oluyorlar. Bu konuda yapılan hataları ve karşılığında alınan negatif iş sonuçlarını anlatan enfes bir yazıyı ekte paylaşmak istedim.
Moralim biraz yerine geldi doğrusu; ben sadece Türkiye'de var sanırdım, lansmanı 100 YTL ile yapmak ve sadece 90 sonra 65 YTL'ye düşmek. 100 YTL'den alanları enayi, 65 YTL'den alanları kahraman yapmak. Bütün marka imajını ayaklar altına almak, karlılığı yönetememek vb...
Neyse ki medar-ı iftaharımız Apple bile, IPhone lansmanı sırasında böyle bir hata yapmış.

http://discussionleader.hbsp.com/quelch/2007/11/how_marketing_hype_hurt_boeing.html

4 Kasım 2007 Pazar

Dağıtırım Ben Bu Dünyayı...

Dört, beş pazarlamacı bir masanın başına toplanırız biz, alırız bir konsepti elimize, bakarız tüketicinin karşılanmamış ihtiyaçlarına ve rekabet dünyasına, konumlandırırız ürünümüzü, fiyatlandırma da beraberinde gelir tabi, efendime söyleyim ardından da ambalajlama, iletişim süreçlerini planlama gibi şeyleri yaptık mı artık ürün tüketici ile buluşmaya hazır. İşte dananın kuyruğu burada kopuyor...
Ürünleri, özellikle de FMCG sektöründeki ürünleri dağıtamıyoruz Türkiye'de. Evet, evet dağıtamıyoruz !!!!!!
En baştan başlayalım; biz mi dağıtacağız (direkt dağıtım) ya da bayiler ile anlaşıp bayilere mi dağıttıracağız ? Direkt dağıtım da yapılsa, bayiler üzerinden de dağıtılsa dağıtımda birim maliyetleri aşağı çekmek için sağlam bir ürün portföyüne sahip olmak lazım. Herşeyin başı sağlam bir portföye yani çokca satılabilen ürünü, sahip olmaktan geçiyor.
Türkiye'de dağıtım ağı olarak üç şirket tanırım ben; Coca-Cola, Ülker ve Pınar.
Önümüzdeki günlerde geride kalan markalar ürünlerin dağıtımı için bu üç, bilemediniz beş, şirket ile anlaşma yoluna gidecekler bence.
Zaten bakınız Peyman (paketli kuruyemiş pazarının lideri) ürünlerinin dağıtımı için Ülker ile, rakibi Malatya Pazarı da Frito-Lay ile anlaştı. Bu antlaşmalardan herkes memnun, Ülker birim yaktığı araç benzinini daha kolay kompanse edecek ne de olsa satabileceği bir kaç koli daha yeni ürün geldi. Peyman'da konsantrasyonunu pazarlama konusunu daha fazla verebilecek ne de olsa malını günde ortalama 160.000 noktaya giden bir dev'e verdi.
Bu beraberliğin ilginç yanı şu olabilir; Peyman eğer, büyük maliyetlerine katlanıp, kendinine ait bir dağıtım ağı kursaydı ya da bayilik sistemi kursaydı sıkıştığında, kaba tabirle, tüm malı bayilere stok olarak gömebilir ve parayı peşin peşin toplardı ama Ülker ile bu tür bir iş ilişkisi kuramaz. Sonuçta; PAZARLAMAYI DOĞRU YAPAN, TÜKETİCİSİNDE "PULL" İSTEĞİ UYANDIRAN MARKALARIN MALI BİR ŞEKİLDE MUTLAKA DAĞITILIR.